29 Ocak 2009 Perşembe

doktor civanım

'''' hay allah farketti ona baktığımı somurtkan şey. aslında farketmese garip olurdu. tam 23 dakikadır gözlerimi üzerinde gediriyorum. tam karşımdaki masada oturuyor. karısı mı o karşısında ki? evet evet karısı olmalı. dirseğini masaya elini ise başına koymuş olarak adamı izliyor kadın. ben ise elimde bir dergi adamı izliyorum. dergiye baktığım yok tabii. ah ah al işte yine yakalandım ona bakarken. ay birden gülesim geldi. başımı hemen dergiye eğdim. gülüyorum. deli miyim ne? durduk yere ne olaki şimdi?? neyse. aa doktor ona seslendi. karısı da onu kolundan tutup doktorun odasına götürdü. ama doktorun ne diye seslendiğini duyamadım. bişey bey dedi. ne bey dedi o ya?  doktor şey bey i azarladı. '' ne zamandır gelmiyorsun. bilmiyormusun ki düzenli olarak gelip bana gözükmelisin!!'' şey beyin sesi çok kısıktı duyamadım. ama şimdi odaya kulak misafiri olmaya başladım.hıııı katarakt ameliyatı olmuş şey bey.duyamıyorum. ne oluyor ya. çaaaaaat. kapı kapandı... neyse bekleyelim madem bakalım ne varmış dergide. fikret mualla. hımmmm. ferit edgü amca da bişeyler yazmış. bu fikret ne çok seviyormuş barları baksana hep bar resimleri yapıyor. ortam çocuğu. ( şaka bir yana severim fikret mualla) offff hadi ama 13 dakika oldu haala çıkmadılar odadan. hah 14. dakikadayız çıktılar sonunda. önce karısı yanımdan geçti , sonra şey bey sonra da doktor... bi de bir kadın dolanıyor peşlerinde. sanırım şey beyin kızı bu. ay neree gitti şimdi bunlar?? yine dergiye dönelim bakalım. durduk yere sayfaları çeviriyorum bende bak yine gülesim geldi. insan bir bakar yahu. neyse. osmanlı lüleleri. yahu bu bizim pipo değil mi?? ama çok daha güzelmiş be. ay ay bende istiyorum bundan. nerde bulucam ki saçmalıyorum şu anda.  8 dakika oldu. nerede bu şe bey. eşyaları haala karşımdaki masada. hah geliyor. geçti yine yanımdan. kulağında duyma cihaazı var bak. sağ kulağında.nefes nefese... yazık yorulmuş.. ne yaptılar ki acaba?? ' bir çay verir misiniz?' dedi. bende hemen ondan sonra ' sade bir kahve alabilir miyim?' dedim. şey bey son derece somurtkan haala. bir gülse ya... karısı geldi sonra. dediki ' 45 dakika beklemeliymişiz sonuçları almak için' anlamadı şey bey bir kez daha tekrarlattı karısına. ' 45 dakika beklemeliymişiz sonuçları almak için.' çayı geldi.  küçücük bardağa 2 tane şeker attı. e yok artık. bu yaşta çok o be şey amca. neyse dergi de ne var acaba bakalım birkez daha. şeker ahmet paşa.... şeker şeker şekerr ahmet paşa..  100. 000 ytl lik bir tablo. evet evet çok güzel. onu da picasso almış zaten. neyse yeter. hahahayyt yakaladım işte. o bana bakıyor yakaladımmmm. yaşasın. ama bi dakika yahu. ben çok heyecanlanmıştım. ama o?? kafasını çevirdi. hemde aynı somurtkanlıkla...off neyse. aa beni çağırıyorlar. 'gidiyorum ben. bekleyemedim seni 45 dakika. üzgünüm.' dedim içimden.'''' sonra ayağa kalktım. yeşil montumu elime aldım ve giyerken ona baktım. o da bana baktı birden ve istemsiz olarak sırıttım. hemde edepsiz bir sırıtma. utandım kendimden..

 '''' parentezindeki yazılar notlarımdan direkt olarak geçirdim. üzerinde hiç oynamadan. olayı yaşadığım anda yazıklarım. not aldıklarım.

şey bey : beyaz saçlı , mavi gözlü tahminen 60 -65  yaşlarında bir amca. ama hani şu tam istanbul beyefendisi dediğimiz tiplerden. bir pantolon vardı altında.... ah o nasıl bir ütüdür. tiril tiril. mis gibi de bir kazak. bir de ceket tabii. kendisine en son eko çektiklerini duydum... bidaha karşılaşırmıyız bilmiyorum. umuyorum....

dergi: adı , yayın tarihi hakkında bir fikrim yok. gözlerimi kaçırdığımda oyalandığım şey...

Hiç yorum yok: