6 Haziran 2009 Cumartesi

suicide by star.

ben gidiyorum. yıldız olmaya gidiyorum. öğlen uyanmaya, sabahları tüm ısrarlara rağmen denize gitmemeye gidiyorum. 
yağmur yağdığı vakit, kimse sahilde yokken yahut gece saat 2.00 den sonra bomboş sahilde denize girmeye gidiyorum.
tef çalmaya, dans etmeye, kitap okumaya, kayalarda votka şişesi kırmaya gidiyorum.
arada bir denizin derinliklerine açılmaya, diplere baktığım zaman babamın küçükken beni korkuttuğu 'fenerli korsan ruhu' nu görmeye fakat bu sefer korkmamaya gidiyorum.
yıllardır bildiğim 'can'ları tekrar bilmeye, terasta arap tütünü yapmaya gidiyorum. o arap tütününün ardından da türk kahvesi yapmaya gidiyorum. ama fal baktırmamaya.
mis müzikler dinlemeye gidiyorum. yeni notalar öğrenmeye ve sünnet düğünlerinde davul çalmaya...
radyoda süper salak şarkılar çalmaya gidiyorum. olsun yine de bir başlangıçtır...
ben, şimdi 5 aylık uzaklığımı 3 ay daha uzatmaya gidiyorum. ardından -belki- sonsuzlaştırmaya.
gece yattığım yatağımdan yıldızları görebildiğim için kahvemi tekrar yudumluyorum.
kargaşayı özlemeye, yumuşak 'vana'mı sevmeye, deniz kabuğu toplamaya gidiyorum.
döndüğümde her şeyi ama her şeyi silmek için gidiyorum. dönebilmek için, bu sefer ağlamayı başarabilmek için. silmek için, tekrar tekrar ve tekrar.
denizde boğulmak için, akşamları süslenmek için, karanlık korkusu kazanmak için,kalp kırmak için, yeni nota keşfedebilmek için..

ne bırakıyorum peki? 
kime ne bırakıyorum?

şimdiye dek benden daha çok nefes almış, daha çok koku duymuş ve o kokuları anlatabilmek için çabalayan, tek olana, secret missille'ım, fear of the dark'ım, darkness darkness'ım, lady'im, bird'üm, bağlaç dedektör'üm için;
Aeon Spoke – The Fisher Tale
golden hair, ıhlamur kokulu honeyfish'im için;
the cinematic orchestra – breathe
bir de akrep olduğu için, çocuk sevdiği için
scorpions - white dove

evet tüm bırakabildiğim bu kadar. 
gidiyorum.
son.